Bir bahar sabahına uyanmışım sanki
Pembeye boyanmış dallardaki tomurcuklar
Yeşiller çocuk, gökyüzü mavilenmiş
Bulutlar yeryüzüne inse şaşırmam hiç
Bugün eteklerim bile neşe saçıyor
Ellerimde avuç avuç umut var
Bir peri durmadan şarkılar söylüyor
Sarılmak istiyorum tam da şu anda tüm insanlara
Tutup bir küçük eli, çıkmak istiyorum yalnızlık nehrinden
Güvenmek ve yıkmak duvarlarını kalbimin
Tüm varlığımı ortaya koyup öyle yaşamak istiyorum.
Bir küçük deniz kızı, bir küçük gri gölde yaşardı uzun zaman
önce. Yalnızlık tek arkadaşıydı. Kendi kendiyle olurdu uzun sohbetleri.
Mutluluk her sabah doğardı penceresine. Bembeyazdı içi. Gülümsemeleri kırıktı,
temkinliydi. Duvarları vardı dört bir yanında. Büyük hüzünler gelip de çalmasın
diye mutluluğunu…
Bir gün bir küçük kız gelip çaldı kalbinin kapısını. Geldi
de çıkardı onu bu gri gölden. Küçük ama sağlam elleri vardı. Geceden bir
parçaydı gözleri... Duvarları yıkıldı, yerle bir oldu içinde büyüyen sevgiyle,
tüm kalkanları. Korunmasız ve apaçık bıraktı kalbini. Alıp ortaya koydu tüm
varlığını. Kuyruğunu kesip attı bir çift ayak için. Gitmek için küçük kızın
peşinden. Yalnızlığı bırakıp çok uzaklara gittiler ikisi. Yolundan çıktı başka
yollara saptı deniz kızı. Kaybetti yönünü. Tek pusulası o gelen küçük kızdı
artık.
Mutluluğun en büyüğünü gördü gözleri. Neşeyle uyandı her
güne. Sevginin pembeliği ve tatlılığı ile geçiyordu zaman. Hayat çok güzeldi.
Neden kapatmıştı sanki kendini o duvarların ardına. Neden mahkum etmişti
kalbini renksiz bir yalnızlığa.
Bir sabah geceye uyandı. Bir daha hiç doğmayacakmış gibi
kararmıştı dünyası. Yıldızların hepsi dökülmüştü. Ne bir dilek hakkı vardı ne
de yürüyebileceği bir yol kalmıştı. Yerle bir olmuştu dünyası. O küçük kız yoktu
artık. Bomboş kalmıştı elleri. Kimsesiz kalmıştı büsbütün. Yakınlarda bir yerde
paramparça olmuş kalbinden keskin parçalar buldu. Dokunamadı. Kesildi elleri.
Kalkıp ayağa, yürümek istedi. Bundan önce yalnızdı yeniden
yapabilirim sandı. Ama burası o güvenli gölü gibi değildi. Hiç görmediği
tehlikelerle doluydu. Karanlık durmadan çelme takıyordu ona. Düşmeleri ezber
etmişti artık. Yara bereyle yıpranmıştı ruhu. Hastaydı çok. Ne gücü kalmıştı
ilerlemeye. Ne de durmaya cesareti vardı. Kızdındı. Onu bırakıp gidene
kızgındı. Kendine kızgındı. Güvenmenin en acı halinde kirpiklerinden saç
tellerine değin yanıyordu.
Ve bir gün, onu gördü. O küçük kızı. Büyümüştü. Bir koca
kadın olmuştu artık. Üzerinde günahlardan yapılmış öfkeli bir elbise, yakılmış
sözlerin üzerinde salınıyordu. Rüzgarda uzadıkça uzuyordu saçları. Ve gözleri
tüm parlaklığını yitirmişti sanki. Donuk bir karanlıktan ibaretti sadece.
Ağlayarak uzaklaştı oradan. Koştu günlerce. Hiç durmadı.
Bakmadı ardına. Bakamadı. Öyle çökmüştü ki üzerine bir korku. Artık korkusu tüm
insanlığaydı. Hatta tüm geleceğe. Temizlenemedi bu histen. Çekip atamadı bu
miskin duyguyu üzerinden. Elleri titrek olmuştu, kalbi büyüyüp sığmaz olmuştu
göğsüne, zihni ona anlaşılmaz oyunlar oynuyordu her gece. Kendinen bile kaçmak
istedi. Ama insan herkesten kaçar da bir kendinden kaçamazdı işte. O an anladı
ve durdu. Kaçmak değil, savaşmak kurtarırdı onu bu dertten. Olduğu yerde döndü
ve boğazına dolanan o duyguya çekti kılıcını. Hiç durmadı ve kesti. Kırmızıya
boyandı gece. Bir mürekkep gibi yayıldı kopkoyu kızıllık, siyaha. Kurtulmuş
muydu artık küçük, kuyruksuz deniz kızı?
Yaşamak bencillik, var olmak için yok etmektir.
Sevmelere aç, duvarlarında nöbet tutmaktır kalbinin
Şarkıları boşuna dinlemektir mesela
Nefes alıp, nefes vermektir yalnızca.
Merhameti ancak kendine kadar hissetmektir.
Tutmamak ve bir anda bırakabilmek demektir elindeki eli.
Vicdanını söküp atmak, çocukluk anılarıyla bir köşeye
Ve sevgileri, öldürmek demektir, dilinden kalbine geçmeden.
Bencil olmayan var olamaz bu kirli dünyada.
Öyle sevmeler falan zayıf düşürür insanı, yıkıp da
duvarlarını.
Şarkı dediğin bir solukta tükenmeli, öyle çok
düşündürmemelidir.
Nefes alıp nefes vermektir yaşamak bir yerde, fazlası değil.
Merhamet düşürür insanı, olmaz duygulara.
Öyle verdiğin sözleri tutmana lüzum yok hem.
Elindeki eliyse çıkarların için söküp atabilirsin yani
Sana güvenmiş inanmış, bunlar onun zayıflığı senin sorunun
değil.
Zira vicdanını daha çocukken bir kuytu köşede bırakmış
olmalısın
En mühimi sevgi, sevgi yalnızca birkaç cümleden ibarettir,
unutma.
‘Seni seviyorum.’ Diyebilirsin lakin bunu kalbin hiç duymamalı.
Kalbin bu zamana dek orada hayatta kalabildiyse tabii.
Zira taştan tek farkı rengidir bu saatten sonra.
Ve senin şu saksıdaki çiçekten iki farkın var demektir bu
halde
Birincisi o mahlûkat bir başka canlıya zarar veremez.
İkincisi ise kendi besinini kendi üretebilmektedir çok
şükür.




