Biliriz zaman pek hızlıdır. Aynı anda da pek yavaştır.
Zamanın olmadığı bir yer düşlemek vardır bir de. Daha mı iyi olurdu yaşamak,
yoksa büsbütün yitirir miydi anlamını, kestiremiyorum.
Zamandan girdim mevzuya. Evet belki fazla klasiktir bu zamanın
göreceliliği muhabbeti. Lakin kırmızı neon harflerle yanıp sönen başka bir şey
yok şu aralar hayatımda. Eh görmezden gelmek de güç oluyor tabii.
Oysa bazen, tekrara düştüğümü hissettiğimde bilhassa, korkuyorum
zamandan. Sanki eski hüzünlerimi bir çığ gibi büyütüp üstüme yağdıracak ve ben
bunu bekliyorum. Pek umut dolu bir bakış açım yok kabul etmeliyim. Ancak her
zaman kendime muhalefet olmayı da bilirim ki böyle düşündüğüm zamanlarda
içimdeki o ikinci ses hayatta hiçbir şeyin tekrar etmeyeceğini, aynı görünen
olayların bile benim göremediğim kocaman farklılıklarının olduğunu söylüyor.
Ona inanıyorum. Bu kez’li cümleler büyütüyorum içimde. Ve altını çize çize
inandırmaya çalışıyorum kendimi. Bu kez çok farklı olacak.
İnsan geçmişiyle barışmalı derler hep. El uzatmalı ona, kabullenmeli.
Çok doğru. Bunu yapmam süreçler içerisinde mümkün oldu. Bahsettiğim süreç
yılları kapsıyor. Ki bunca geçen yıl bunun gerçek bir kabulleniş olduğunun
kanıtıdır bence. Tavsiye etmesi kolay, uygulaması meşakkatli bir eylemdir bu.
Ancak hayli faydalıdır insanın ruhu için, kalbini temizlemesi. Hiç kin nefret
bağlamaması. Şimdi daha güçlü attığını biliyorum kalbimin. Daha sağlam. Dönüp
baktığımda geçmişime, kim dahil olduysa, adını bıraktıysa, her biri için bir gülümsemem
ve iyi anılarım var artık. Fakat garip olan bir husus var ki anlamak güç. Beni en yaralayan fırtınayı en kısa sürede
atlattım diyebilirim sanırım. Belki de atlatmadım, yalnızca gömdüm bir yerlere. Bilmiyorum.
Ama en geride bıraktığım, o oldu zannımca. Belki de onu kaybedeceğimi çok
önceden anlamıştım. Ve hazırlamıştım kalbimi bu vedaya. Belki de gördüğüm tüm
zararlardan üstümde taşıdığım yükten elimi kolumu bağlayan iplerden kurtulmanın
rahatlığı ağır bastı. Bunu hiç bilemeyeceğim.
Zaman insanlar ve hatta ben değişimdeyiz. Durmadan. Lakin hayatın
değişmeyen bir parçasını buldum. Kararlar. Daima bir karara vardırmaya mahkumuz
galiba, daima denize ulaştırmalıyız akan nehirleri. Yine bir kararın,
belirsizliğin eşiğinde ufkun ötesini görmeye çalışıyorum. Ki imkansız, çocuklar
bile bilir bunu. Ama ben söz konusu ‘bazı şeyler’ ise bir çocuktan daha
fikirsiz olabiliyorum. Kararsızlığımı bağlamam gereken kararı arıyorum el
yordamıyla. İhtimallerin en büyüğü rastgele bir seçim yapacağımı söylüyor. Sonuçlarına
katlanırken tek kişilik olsa yerim, mühim değil, bence mühim değilim. Lakin birçok
kimseden sorumluyum. Derin bir nefes alıp işaret parmağımı bir denize
doğrultmalıyım.
Daldan dala atladım bu yazımda. Onca zaman oldu, birikmiş
içimde yazmak ihtiyacı. Mazur görüp düzeltmedim yazdıklarımı. Bu sefer de böyle
olsun bakalım. Önümüz bayram önümüz neşe, verdiğim kararla arife günü tekrar
klavyemin başında olmayı diliyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder