Sayfalar

7 Ekim 2013 Pazartesi

Karmaşanın ortasında

               Biliriz zaman pek hızlıdır. Aynı anda da pek yavaştır. Zamanın olmadığı bir yer düşlemek vardır bir de. Daha mı iyi olurdu yaşamak, yoksa büsbütün yitirir miydi anlamını, kestiremiyorum.
Zamandan girdim mevzuya.  Evet belki fazla klasiktir bu zamanın göreceliliği muhabbeti. Lakin kırmızı neon harflerle yanıp sönen başka bir şey yok şu aralar hayatımda. Eh görmezden gelmek de güç oluyor tabii.
              Oysa bazen, tekrara düştüğümü hissettiğimde bilhassa, korkuyorum zamandan. Sanki eski hüzünlerimi bir çığ gibi büyütüp üstüme yağdıracak ve ben bunu bekliyorum. Pek umut dolu bir bakış açım yok kabul etmeliyim. Ancak her zaman kendime muhalefet olmayı da bilirim ki böyle düşündüğüm zamanlarda içimdeki o ikinci ses hayatta hiçbir şeyin tekrar etmeyeceğini, aynı görünen olayların bile benim göremediğim kocaman farklılıklarının olduğunu söylüyor. Ona inanıyorum. Bu kez’li cümleler büyütüyorum içimde. Ve altını çize çize inandırmaya çalışıyorum kendimi. Bu kez çok farklı olacak.
             İnsan geçmişiyle barışmalı derler hep. El uzatmalı ona, kabullenmeli. Çok doğru. Bunu yapmam süreçler içerisinde mümkün oldu. Bahsettiğim süreç yılları kapsıyor. Ki bunca geçen yıl bunun gerçek bir kabulleniş olduğunun kanıtıdır bence. Tavsiye etmesi kolay, uygulaması meşakkatli bir eylemdir bu. Ancak hayli faydalıdır insanın ruhu için, kalbini temizlemesi. Hiç kin nefret bağlamaması. Şimdi daha güçlü attığını biliyorum kalbimin. Daha sağlam. Dönüp baktığımda geçmişime, kim dahil olduysa, adını bıraktıysa, her biri için bir gülümsemem ve iyi anılarım var artık. Fakat garip olan bir husus var ki anlamak güç. Beni en yaralayan fırtınayı en kısa sürede atlattım diyebilirim sanırım. Belki de atlatmadım, yalnızca gömdüm bir yerlere. Bilmiyorum. Ama en geride bıraktığım, o oldu zannımca. Belki de onu kaybedeceğimi çok önceden anlamıştım. Ve hazırlamıştım kalbimi bu vedaya. Belki de gördüğüm tüm zararlardan üstümde taşıdığım yükten elimi kolumu bağlayan iplerden kurtulmanın rahatlığı ağır bastı. Bunu hiç bilemeyeceğim.
             Zaman insanlar ve hatta ben değişimdeyiz. Durmadan. Lakin hayatın değişmeyen bir parçasını buldum. Kararlar. Daima bir karara vardırmaya mahkumuz galiba, daima denize ulaştırmalıyız akan nehirleri. Yine bir kararın, belirsizliğin eşiğinde ufkun ötesini görmeye çalışıyorum. Ki imkansız, çocuklar bile bilir bunu. Ama ben söz konusu ‘bazı şeyler’ ise bir çocuktan daha fikirsiz olabiliyorum. Kararsızlığımı bağlamam gereken kararı arıyorum el yordamıyla. İhtimallerin en büyüğü rastgele bir seçim yapacağımı söylüyor. Sonuçlarına katlanırken tek kişilik olsa yerim, mühim değil, bence mühim değilim. Lakin birçok kimseden sorumluyum. Derin bir nefes alıp işaret parmağımı bir denize doğrultmalıyım.

              Daldan dala atladım bu yazımda. Onca zaman oldu, birikmiş içimde yazmak ihtiyacı. Mazur görüp düzeltmedim yazdıklarımı. Bu sefer de böyle olsun bakalım. Önümüz bayram önümüz neşe, verdiğim kararla arife günü tekrar klavyemin başında olmayı diliyorum. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder