Söyleyeceklerim pek çok aslında. Ama kelimeler taşıyamaz
hiçbirini. Eğip büküp, kırpıp köşelerini, işte böyle anlatmaya çalışıyorum.
Adaletsizliğin ölümüne kol gezdiği bu dünyada yaşamaya
çalışmaktayız.
Ne güzel söylemiş şair, ‘Bu ne çıldırtan denge, yaprak döker
bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.’
Onların derdi var boyumu aşar, onların derdi var üflesem
söner. Bir hayat ki üşütürken yakıp, açarken solduruyor. Geçmiş, geçmemek için
kazık çakıyor ömre. Ve fırtınanın ardından yıkılıp dökülenleri topluyoruz hep
biz.
Kabul edemiyorum. Hayatın o acı nefesini yüzünde hiç
hissetmemiş insanlar nasıl oluyor da oturdukları yerden vatan millet Sakarya
diyorlar. Yahut parıltılı hayatlarında bir yıldız eksik olunca sızlanan bu
varlıklar, içi bomboş kalmış bizlere dert anlatıp, hayatın zorluğundan dem
vuruyor. Görmüyor mu gözleri karanlığı. Anlayamıyorlar mı bir insanın
gözlerindeki yalnızlığı ve o saf sızıyı. Saygı duymayı dahi beceremez böyleleri
yıkımlara. Onlara göre kalkmalıdır karşısındaki her daim ayağa. Ötesi melankoli
ötesi zayıf karakterliliktir. Ki nereden bilecekler ki kalkmak isteyip
kalkamamayı, içinde mutluluk arayıp bulamamayı. Bilemezler. Anlayamazlar. Ve
dahi anlamaya da çalışmazlar.
Bugün bayram millet. Bugün sevinç günü, bugün renklerin
günü. Lakin bu yalnızca o yaldızlı hayatların masalında böyle. Geri kalanlarda
ise kademe kademe solan renkler ve en sonunda dipsiz bir karanlık var.
Ölmeyi göze almış çocuklar, yıkık dökük camilerde namaz
kılan Müslümanlar, çocuklarını ve namuslarını düşünmekten perişan olmuş
kadınlar, kimsesizliğin kol gezdiği topraklar… Ve tüm bunlara oturdukları o
yumuşak koltuklarından beş dakika üzülüp vicdanlarını susturmak için iki kelam
yazıyorlar. Bazılarının haberi bile yok, öyle yüksekteler ki göremiyorlar
olanları.
Baba parası yemenin yahut baba güvencesinin tadına varmış
insanlar, köşede ona umut verecek ayağa kaldıracak birileri hep var olan
insanlar… Sizden nefret ediyorum. Dayanamıyor ve kabul edemiyorum sizi. Karakterinizin
iyiliği dursun kenarda, geldiğiniz mevkilerde unuttuğunuz hayatın gerçekleri
adına kızgınım size. Çok kızgınım.
Benim de var pek çok arkadaşım böylesinden. Ama devam
edemiyorum. Bu uçuruma tahammül edemiyorum. Kıskançlık belki böylesi. Öyle
olsun varsın. Ben hiçbirinin parlak yıldızında değilim, ben hepsinin içinden
sildiği empati duygusunda, yerine koyduğu duyarsızlıktayım.
İyi bayramlar olsun.
