Yazdıklarına dikkat et. Düşüncelerin olur. Okuduklarına
dikkat et. Hissettiklerin olur.
Dibe çekildikçe çekiliyorum. Su, kuyu, karanlık… Bilimum
sonu belirsiz yerler. Öylece durmak istiyorum. Çabaladıkça daha çok üzerime
geliyormuş hayat. Öyle söyledi geçmişim. Geçmiş, doğru yerden bakıldığında
büyük dersler verirmiş ya insana. Dökülüp saçıldığım yerlerden geçip
toparlıyorum tüm bu dersleri.
Bir hayaletim. Kovduğum tüm insanların ellerinden tutuyorum.
Fark etmiyorlar. Yollarında dümdüz ilerliyor onlar. Çevrelerinde dolanıyorum
bir gri duman gibi. Geleceklerini görüyorum ileride. Onlar buna kör. Ben bir
kendi yoluma yabancı bir kendi geleceğime kör. Susamıyorum.
Başka bir yoldayım başka bir gün. Bulanık ve titrek bir
görüntü. Çimenlerde normalinden büyük beyaz çiğ damlaları. Çimenler de
normalinden daha koyu yeşil zaten. Ayaklarım çıplak. Geçmişimin üzerinden
yürüyorum bir ipin üzerindeymişim gibi. İncitmekten fena korkuyorum lakin
incinmeyi umursamıyorum sanki.
Zihnim ince bir kuyuda girdaba düşmüş. Düşüp başladığım
noktaya geri dönüyorum. Takılmış plak gibi hayatım. Ne kadar koşarsam koşayım
aynı noktaya geliyorum. Neden koşmuşum öyleyse. Saçlarıma gidiyor ellerim.
Kurtar beni.
Başka bir akşamüstü aynaya bakıyorum. Kollarımda mora çalan
kabuklar. Yavaştan sırtımı dönüyorum. Devamı geliyor parça parça kırmızılıkların.
Şarap dökülmüş sanki karlara. Ne zaman oldu bunlar? Dokunmak için parmaklarımı
kıpırdatıyorum. Değdiğimde hissedemiyorum hiçbir şey. Ne bir acı var ne de o
pürüzlü doku. Pürüzsüz her şey. Dönüp kendime bakıyorum. Hiçbir şeyim yok. Bir
çiziğim bile.
Buruşmuş çarşafın içinde uykusuz bir beden. Ne sıcak ne
soğuk hava. Hafiften bir karıncalanma ayak parmaklarından kafasına. Soğuk bir
el dolaşıyor sanki teninde. Göğsünde kaçınılmaz bir bela. Elinde olsa pencereyi
açıp atlayacak. Ve koşacak şafağa. Lakin elde yok, avuçta yok.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder