Sayfalar

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Karmaşada Bir Zavallı Kuşkonmaz

Yazdıklarına dikkat et. Düşüncelerin olur. Okuduklarına dikkat et. Hissettiklerin olur.
Dibe çekildikçe çekiliyorum. Su, kuyu, karanlık… Bilimum sonu belirsiz yerler. Öylece durmak istiyorum. Çabaladıkça daha çok üzerime geliyormuş hayat. Öyle söyledi geçmişim. Geçmiş, doğru yerden bakıldığında büyük dersler verirmiş ya insana. Dökülüp saçıldığım yerlerden geçip toparlıyorum tüm bu dersleri.
Bir hayaletim. Kovduğum tüm insanların ellerinden tutuyorum. Fark etmiyorlar. Yollarında dümdüz ilerliyor onlar. Çevrelerinde dolanıyorum bir gri duman gibi. Geleceklerini görüyorum ileride. Onlar buna kör. Ben bir kendi yoluma yabancı bir kendi geleceğime kör. Susamıyorum.
Başka bir yoldayım başka bir gün. Bulanık ve titrek bir görüntü. Çimenlerde normalinden büyük beyaz çiğ damlaları. Çimenler de normalinden daha koyu yeşil zaten. Ayaklarım çıplak. Geçmişimin üzerinden yürüyorum bir ipin üzerindeymişim gibi. İncitmekten fena korkuyorum lakin incinmeyi umursamıyorum sanki.
Zihnim ince bir kuyuda girdaba düşmüş. Düşüp başladığım noktaya geri dönüyorum. Takılmış plak gibi hayatım. Ne kadar koşarsam koşayım aynı noktaya geliyorum. Neden koşmuşum öyleyse. Saçlarıma gidiyor ellerim. Kurtar beni.
Başka bir akşamüstü aynaya bakıyorum. Kollarımda mora çalan kabuklar. Yavaştan sırtımı dönüyorum. Devamı geliyor parça parça kırmızılıkların. Şarap dökülmüş sanki karlara. Ne zaman oldu bunlar? Dokunmak için parmaklarımı kıpırdatıyorum. Değdiğimde hissedemiyorum hiçbir şey. Ne bir acı var ne de o pürüzlü doku. Pürüzsüz her şey. Dönüp kendime bakıyorum. Hiçbir şeyim yok. Bir çiziğim bile.

Buruşmuş çarşafın içinde uykusuz bir beden. Ne sıcak ne soğuk hava. Hafiften bir karıncalanma ayak parmaklarından kafasına. Soğuk bir el dolaşıyor sanki teninde. Göğsünde kaçınılmaz bir bela. Elinde olsa pencereyi açıp atlayacak. Ve koşacak şafağa. Lakin elde yok, avuçta yok.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder