Sayfalar

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Kimse ve Siz

Bir parça keder alıp ellerime avutuyorum kendimi. Sonsuz mısralara uzanıyor içimdeki sözler. Yırtık yeminler ardında gizlenmiş hayal kırıklarım. Hayat kırıklarım. Ne söylemeli, nasıl yatıştırmalı bu kabarmış yüreği? Hangi su serpilmeli alevler içinde kalmış ruhuma.
Saydam sırlar içinde bin bir keskin kelime. Ve sararmış derimde eskimiş yara izleri. Lüzumu var mıydı yenilemenin. Şimdi ne denli derine işlediler haberim dahi yok. Yapmasaydı keşke. Keşke siyaha boyamasaydı beni zihninde.
Şimdi yapayalnızım. Sen,görüp, dokunmuyorsun kimsesizliğime. Önemsiz geliyor belli ki sizlere bu boşluk. Hepsi benim gevşek mizacım yahut zedelenmiş karakterimden olmalı. Lakin avunamıyorum, avutmuyor beni hiçbir şey.
Kendimi unutalı öyle çok oldu ki… Durup bırakmayalı yorgunluğumu bir tebessümde. Bu kışlardan kışlara sonsuz bir yaşam. Ve karlar altında bir tohum kardelene saklı umudum. Açmasa, açmasa yitip gidecek adım, biliyorum.
 Bu yakıcı soğuk, bilir misiniz ki en çok yalnızlara vurur rüzgarını. Bir dost aramakta üşümüş ellerim, yolsuz yordamsız. Sarılıp boynuna, kayığımı kıyısına çekebileceğim bir sessiz liman… Yok. Tuz ve yosun kokmuş arsız ve yabancı binlerce liman. Ve ben yine kimsesiz. Yersiz, yurtsuz, mecalsiz. Kimse dönüp de bakmıyor gerçekten.
Omuzlarım üşüyor en çok. Omuzlarım ağrıyor en çok. Omuzlarım kırık en çok.
Bir örten olmadı omuzlarımı bir tutan olmadı ve sarsıp beni kabuslarımdan uyandıracak.
Tutuyor sağ elim sol elimi. Yüzüm kendi omzuma dayalı. Gözlerim boşluk. Dudaklarım dikili. Göğsümde bir hiçliğin ağır darbesi. Nefes almak güç azizim. Nefesler pek değerli. Kim sardıysa parmaklarını boğazıma, emelinde başarılı olacak belli ki.
Hiç olmadık bir anda ayaklanıp tepeden tırnağa asi bir cesarete bürünüyorum. Dağları, tepeleri aşarım sanıyorum. Dünya bana dar. Lakin cılız bir mumun sönüşü gibi tek nefeste ve bir anda sönüveriyor bu deli cesaret. Arda kalan, mum tabağında birikmiş korkular. Kime anlatabilirsin bunu. Yaşamayan gülüp de geçmez mi. Gülüp de geçerek seni bir kez daha yere sermez mi.
Susacaksın, yasaklayacaksın içini el mecbur. Dudaklarını dikeceksin birbirine. Gözlerine bir sahte parıltı koyup kendi rolünü kendin yazacak ve her akşam kendine bir kez daha yalan söyleyeceksin. İçindeki küçük çocuk kanacak sana. Ve rüyaların hesap soracak her gece. En kuytu köşelere kaçacak uykun.  İşte şimdi uykundan da oldun.

Daha fazla yazamayacağım doğrusu. Bir cinayet ve hatta kendime ihanet bu. Bir taze yarayı kaşımaktan öte bir şey değil.Tırnaklarımın arası acı. Göz pınarlarım sessiz. Ve ben hep, kimsesiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder