1 Ağustos 2013 Perşembe
Yazdıkça Yazarım
Yıllar geçtikçe bambaşkalaşıyoruz. Ama bu gerekli değil mi zaten, değişim...Hep eski zevklerimiz ve eski isteklerimizle olsak büyümüş, gelişmiş sayılır mıyız? Gelişmek iyidir elbet ama büyümek iyidir diyemiyorum. Genel bir yargıya varmak için fazla kişisel bir mesele. İyiliği seçmiş biri için büyümek hoşken, kötülüğe koşanlar için 'keşke hep çocuk kalsaydı' denmez mi.
İyisi kötüsü farketmiyor. Büyüyüp değişiyoruz. Bambaşka biri oluyoruz her geçen yaşta. Bazılarımız sevdiklerini kaybediyor bu yolda, bazılarımız hayallerinden vazgeçiyor, ailesinden kopuyor, pişmanlıklara bulaşıyor ama oluyor... Evrim, öyle koca bir dünya için değil, minik bir bebek için döndürüyor çarklarını. Ve evren her çocuğuna farklı bir hediye farklı bir görev bahşediyor...
Bense yalnızca yazarım... Yazıyorum. Peki bu beni yazar yapmaya yetiyor mu? Büyük olasılıkla hayır. Kitapların arasına sıkıştırılacak defter yapraklarında, telefonumun karmaşık notlar sekmesinde, twitter sayfamda, facebook profilimde, şimdi de bir blogdayım, susuyorum... Ve yazıyorum. Kelimelerim insanların hoşuna gidiyor bazen. Süslü ve parlak harfler kümesi... Ardında gizlediği olaylarınsa kimi kimsesi yok, madalyonumun asla görünmez yüzü. Hayatımdan ya da çok yakın çevremden yazarım genelde. Çok parlak bir hayatım yok zira. Ama kelimelerle oynamam okuyanların gözlerini kamaştırabiliyor. Sönük hayatlardan bir ışık yakıyorum ben.
Yazdıkça, yazarım...
Hayat bana bunu öğretti çünkü. Yazmadan olmayacağını. Benim nefes alma şeklim de bu. Ve burada bol bol soluklanacağım gibi görünüyor...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder